Son Model Hocalar
Yaşadığımızı biliyoruz, ama gelecek bize neler getireceğini hiç bilmiyoruz. 2016 yılına girmesine girdik ama her yeni gün bir yeniliğe gebedir demektir. Yeni yıl, Türk futboluna baya yenilikler getirdi. Özellikle, teknik direktörler konusunda.
Türk futbolu öyle bir dönemden geçiyor ki, takımlara teknik direktör dayanmıyor. Takımı sezon boyunca yönetecek hoca olursa, bence bu kişilere takdirname verilmeli, adını tarihi kitaplarda yazdırmalı.
Dünyadaki takımlar, aynı teknik direktörlerle yaklaşık yarı yüzyıl çalışırken, Türk kulüplerinde ise bu süreç ancak haftalara sığdırılıyor. Bazı takımlar bu süreci saatlerde sokuşturuyor.
Hocayla sabah saatlerinde anlaşan kulüp güneş batmasını beklemeyip, anlaşmayı geçersiz sayarak, teknik direktörü gönderiyor. Ertesi gün ise ‘yeni gün yeni kısmet’ deyip takımı teslim edecek yeni bir hoca avına çıkar.
Bu iş bana çok zevkli geldi. Bir de heyecanlı. Hangi teknik direktör hangi takımı yönetiyor yarışması düzenlenirse inanın bu çok komik olacak. Yarışmacıların halini çok merak ediyor. Soruları düzenleyen görevliler de bu hıza yetişeceğini sanmıyorum.
Bu, işin komik tarafı. Şimdi, biraz da gerçekleri görelim. Nasıl olur da takımı sadece bir haftalığına ya da birkaç saatliğine emanet ediyorsun? Güvenin yoksa neden masaya oturuyorsun? Şartları konuşmadan mı el sıkışıyorsunuz? Bu iş evlilik işine çok benzedi. Başta çok iyi gidiyor, üç ay sonra da boşanıyorlar. Ardından da eşler birbirine demediği söz kalmaz.
Tabi ki, bu konuda suç sadece kulüpleri yönetenlerde değil. Takımın başına geçen hocalarda da. Sen takımın durumunu bilip o masaya oturmayı kabul ediyorsun. Şartlarını masada koyup, müzakerelere başlamalısın. Yok ben önce imzayı atarım, ardından şartlarımı koyarım dersen iş bu duruma düşer.
Önce analize edersin. Bu işi aklım alıyor mu sorusuna cevap ararsın, bulursan da kabul edersin. Ben, bu şartlarla bu görevi üstlenebilirim deme güvenin varsa çıkıp imzanı atarsın kardeşim. Yok, bu yük bana ağır geliyor dersen, o zaman elini taşın altına hiç sokma. Kendine güvenenlere bırak bu işi.
Ama yetkililer de kendine gelmeli. Sezon boyunca 10 hoca değiştirirsen bil ki ne başarı gelir, ne de takım bataklıktan çıkar. Başarma oranı çok az. Yeni takım, yeni ortam, yeni insanlar, takıma alışma dönemi vs. Bütün bunların üstünden gelmesi için zamana ihtiyacı var. Kim olursa olsun hiç fark etmez.
Yabancı sayısında sınırlama olduğu gibi teknik direktörlerde de sınırlama olmalı. Sezon boyunca takımı en çok iki hoca çalıştırmalı. Daha fazlası zarar. Böyle olunca Türk futbolu bu tür şeyleri yaşamayacak. Halay etme pozisyonuna da düşmeyecek.
Bu sınırlandırma olmayınca başka bir öneri. Sezon sonunda ‘En çok teknik direktör değiştiren’; ‘En çok takım çalıştıran’; ‘En uzun süre takımın başında duran’ gibi ödüller verilmeli. Böylece, Türk futbolu son model hocalarını bulur.
- Bu haber 11-01-2016 tarihinde yayınlanmıştır.