Türk Kompleksi
“Karabeyaz” köşeme başladığım zamanlarda konseptim ve niyetin sanat konularını irdelemkti. Ancak köşe yazarlığı serüvenim beni türlü farklı alanlara, hatta siyasi konulara sürükledi. Neden mi? Gerçek sanat insanoğlunun faaliyet gösterdiği her sahfasıyla ilgilidir. Sanat adamı hayatın tüm boyutlarına duyarlılık gösterendir, ve göstermelidir. Aksi takdirde sanat eksik olur, hayatın özünden mahrum kalır.
Sanatdışı konularına değinirken Türk Milli kimliğine eğilimim başta gelir.
Aslında Türk milli olgusu ve Türk bilinci sanatın, güzelliğin, estetiğin incelikleriyle içiçedir. Türk sanat alemi özel bir gül bahçesidir. Bu yüzden milli ve toplumsal hassasiyetlerimize eğilirken, “Karabeyaz” köşemin sanatsal konseptinden pek de uzak kalmıyorum. Uzmanlık alanım sanat tarihi olmasına rağmen, milli konuların aydınlık kazanmasına, özellikle de geleneklerimizin yokolmamasına göstermeye çalıştığım kalem çabalarım ve savaşımlarım pek doğal, bunu hak olarak görüyorum, derken, her türlü eleştiriye de açık olmadığım değil.
Böylece, yine, bu keresinde de, sadece ilk görünüşte sanatla doğrudan ilgisi olmayan önemli bir konuya vurgu yapmak isterim. Çok hassas bir konuya parmak basmaya koyuldum. TÜRK KOMPLEKSİ!
Tarih boyunca bazı milletlere nüfus etmiş, Türk karşıtlığını besleyen ve körükleyen psikolojik bir hadise ve haleti ruhiyeden bahsediyorum. Türk milli varlığının üstün vasıflarına tahammül gösterememek. Ruhsal boyutlara ulaşan bu zaafiyet maalesef sadece bireylerde değil, belirli milletlerin toplumsal genetik kodlarına işlemiş. Ne yazık! Üstün ve aşağılık değer kompleksleri birbirine girerek derin bir karanlık duygular yumağına dönüşmüş, iblisçe bir tavır benimsenmiş. Bir yandan Türklerin ille de alt bir sınıf millet olarak göstermek ihtiyacı, diğer yandan Türklerin parlak geçmişi, bugünü ve yarınları önünde alçalmak hislerinden kurtulamamak. Bize karşı duyulan bu korku, kıskançlık, haset, tüm cihanın kaderini etkileyecek kadar yaygın.
Neden? Nerden geliyor? Dünya tarihinin akışını değiştiren bir ırkın mensuplarıyız. Şeytani güçlerin kasıtlarına karşı saldık cesur, yiğit, kahramanca yüreğimizi. İslam dinini, bunun yanısıra Ortodoksluğu ve Yahudiliği yokolmaktan kurtaran biz Türklerin asil karakteri, kin güdüsünü yüceltenlerin hep boğazlarında kemik, gözlerinde diken olmuştur. Söylemesi kolay! Ama böbürlenmemek elde değil. Bunun neticesinde Türk kompleksi denen realite peyda oldu.
Günümüzde bile, modern 21. asrın başlarında, bazı bireysel ve toplumsal davranışları ve hareketleri etkileyen ve belirleyen bir önyargıdır Türk kompleksi. Gizli varlığını sürdürmesine rağmen, zaman zaman zuhur ediyor, belli ediyor kendisini. Özgürlık çığlıklarıyla övünen yeni çağda hala varlığını sürdürüyor. Türk kompleksinin yadsınamaz olan mevcudiyetini görmezden gelmek gafletin ta kendisidir. Türk’ün değerlerini ve gücünü yadırgamak kimilerine pek hoş geliyor. Kimin haddine!
Alperenliğimiz yanısıra hoşgörümüzü de koruyabilmemiz, bu kompleksin başlıca sebeplerinden biri olsa gerekir. Siyasetleri ve ideolojileri türk karşıtlığı temelleri üzerinde kurulu bazı güç odakları şu kompleksin mahkumlarıdır. Ne var ki bunu sinsice gizliyorlar, açığa vurmamaya çalışıyorlar. Açık saldırılardan çekinmelerinin sebebi maskelerinin düşmemesidir.
İnsanımızın güzelliği ve mutluluğunu kendi müsamaha sınırları içinde bulamayanlar, Türklerin yükselişini hazmedemeyenler, her alandaki hızlı gelişmemizi durduramamaktan ötürü apati, agoni ve histeri duygularına kapılalacaklar diye sezimleyebiliyorum. Saygın bilim adamımız merhum Oktay Sinanoğlu diyor ki: “Batı dünyasında büyük bir Hıristiyan yobazlığı var. Onlara bir defa medeniyeti öğrettik, ve yine de öğretiriz”.
Farklı milletelere mensup kafalar bizi ortak muhalif olarak görerek, bizi “şeytan” ilan ederek, gizli sinkretik müttefiklikler ve birlikler kurmakta. Çakalların Türk kompleksi, bize karşı duydukları çekememezliği kendilerine motivasyon olarak kabul etmek ve onun üzerine siyaset yürütmek demektir.
Daha Viyana kuşatmasından başlayan böylesi bir paranoya, Türk dünyasının istikbaline göz dikmelerine yol açmıştır. Ne var ki hangi yolların kapalı, ve hangi yolların açık olduğunu ancak milletimizin hep yanında olan Yüce Tanrı belirlemektedir. Amin!
- Bu haber 29-05-2017 tarihinde yayınlanmıştır.