Virüs bizi öldürür mü?
Reyhan Demirci
Öldürür. 1,27 milyon insanı öldürdüğü gibi. Geçen yıl aralık ayının sonlarında, Çin’in Vuhan kentinde 41 kişi zatürre belirtileriyle hastaneye başvurmuştu, nerden bilebilirlerdi aslında pandemi başlangıcına şahit olmuş 41 kişi olduklarını? Bizler de bilmiyorduk bir hastalığın, bu hastalığa sebep olmuş bir virüsün bu denli hayatımızı değiştireceğini. Önce temizlik dedik, ellerimizi yıkamadan neredeyse hiçbir işimizi yapmadık, önce hiç sokağa çıkmadık daha sonra maskeler, siperlikler, eldivenler koruyucu kalkanımız oldu sokakta. Yeni normal’e döndük, insanlarla aramıza mesafe koyarak sosyalleşmeye başladık. Aylarca bitmesini bekledik, tam bitiyor derken ikinci dalgayla karşılaştık. ‘‘İnsanı rahatlık öldürür’’ sözü bu duruma çok yakışıyor, çünkü biz rehavete kapılıp, eski rahatlığımıza döndükçe virüs de aramıza yeniden geri döndü. İlk başlarda vaka ve ölüm sayılarını her gün kontrol ederken, birkaç ay sonra bu rakamlar bizler için hiçbir şey ifade etmez oldu, insanlardan bahsedildiğini unutup sadece sayıları görmeye başladık. Hastaneler boşaldıkça, kafeler, restoranlar, düğün salonları, statlar doldu. Adını dahi anmak istemedik virüsün. Zannettik ki biz onu unutursak o da bizi unutacak, aramızdan gidecek. Hayatımızın içinde bu kadar yer alan bir şey için tabii ki komplo teorileri de üretildi, kim neye inanacağına şaşırdı en sonunda psikolojimiz de bozuldu sağlığımızdan önce. Peki, virüs bize aslında neler öğretti ya da neler öğretemedi? En başta temiz olmanın, temiz kalmanın ne kadar önemli olduğunu öğretti, ellerimizi sürekli yıkamamızı tembihleyerek. Nefes almanın ne kadar kıymetli olduğunu öğretti, maskenizi sakın indirmeyin diyerek, nefes alamayan hastaların ya da sürekli maske takmak zorunda olan kişilerin ne kadar zorlandığını da görmüş olduk bu sayede. Aslında anne babalarımızla, akrabalarımızla, arkadaşlarımızla yakın olabilmenin kıymetini hatırlattı bize, aranıza 1,5 metre mesafe koyun diyerek. Seyahat edebilmenin, özgürce testler, önlemler olmadan tatil yapabilmenin ya da sevdiklerimize kavuşmanın ne kadar büyük nimet olduğunu da gösterdi. Bir yandan virüs’ün doğaya iyiliği dokundu. İnsanlar evden çıkamadıkça çevre kirliliği, hava kirliliği hızlı bir şekilde azaldı. Dünya’nın her yerinde insanlar havanın, çevrenin ne kadar temizlendiğini göstermek için hayretle fotoğraflar paylaştılar, biz de kendimize söz verdik her şey ‘‘normale’’ dönünce bu temizliği ve düzeni devam ettireceğimize, hava kirliliği için önlemler alacağımıza, ta ki sokaklara yeniden adım atana kadar. Virüs bize, maskelerimizi yere atmamamız gerektiğini, kullandığımız eldivenleri market arabalarının içinde değil de çöpe atmamız gerektiğini, kendimizi temiz tutarken etrafımızı da temiz tutarak başkalarını düşünmemiz gerektiğini öğretemedi, maalesef. İnsanlar aç kalırım korkusuyla marketlere hücum edip rafları boşaltırken de düşünmedi aslında buna başkasının da ihtiyacı var diye. Yani insan empati yapmayı yine öğrenemedi. Bir gün, her şey gerçekten bittiğinde oturup düşünecek miyiz, ‘‘Neler öğrendik?’’ diye. İnsanlarla aramıza 1,5 metre mesafe koymadan oturabilecek miyiz yan yana, el sıkmayı, sarılmayı, insanı kalbinden tutmak gerektiğini hatırlayacak mıyız yeniden? Yeni normalimiz ne olacak sahi, her şey bittiğinde?
Kovid19 nedeniyle hayatını kaybedenlere rahmet yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Hastanelerde yatan hastalara da acil şifalar.
- Bu haber 11-11-2020 tarihinde yayınlanmıştır.